Antil Çağda Mimaride Resim ve Pigmentle Varolmak

Orhan Bingöl’ün ve Babası Cemal Bingöl’ün öğrencileriyle sürüp giden zaman yolculuğu

  Zihnin ilgi alanları konusundaki seçimi her halde bu denli çok renkli olmasa, böylesine çok sayıda tonlamaya yanıt aramakta yardımımıza koşacak pigmente gerek kalmayacaktı.

Ama, o zaman da, Fenikeliler’in “Fenike Mavisi” adını alan maviyi seramikleriyle “İpek Yolu” boyunca o büyülü Doğu Akdeniz’in mavi tonunun Çin İpeklerine taşınmasıyla bir mucize gerçekleşmeliydi. Bu bildirimi taşıyan, seramik çamuruyla, ipek dokumanın tüm düşleri varsıl kılan dalgalanmasının aynı mavide buluşmalarıydı. Değişik coğrafyalarda doğadaki ışığın başkalığı ressamları renklerde ton arayışına kışkırtmıştı. Akdeniz’de buna vereceğimiz çok örnek vardır: Kuzey Avrupa ressamları güneye indiklerinde, hele Kuzey Afrika’yı aydınlatan güneşin gücü onları büyülemişti. Aydınlatan bu ışığın tuvale yansıtılması için, yine İpek Yolu üstündeki devinimle bu sanatçılara Hindistan’da bir madenden ulaştırılan “Indian Yellow”, “Ocer Yellow adı verilen (Kırmızı Ochranın en iyisi Pontus’ta yani Sinop’tadır) pigmentlerinin kullanılmasını beklemek gerekecekti. Rembrandt’ın, bu güçlü ışığı tuvaline indirme olanağına kavuşması anını ben yeniden kutsuyorum.

Bizim Sevgili Hocamız Orhan Bingöl’le ve sevgili eşi Işık Bingöl Hoca Hanımla tanışmamız o döneme rastlar. 1987 yılı mıydı, o günlerden birinde Cumhuriyet Gazetesi’nde, Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Orhan Bingöl’ün Magnesia Antik Kentinin Gymnasion’unda kazıyı başlattığını okudum. Hemen yola çıktım. Orhan Bingöl 1984’te başlattığı Magnesialı olmak serüvenine beni de çağırıyordu. Bu serüven 2020 yılında emekliliğine dek sürecek; sonrasında da Karabük Üniversitesini Arkeoloji Bölümünün kurulması için yardıma koşacaktı.

Teselya’dan tekneyle Bafa körfezine gelen Magnetler Artemis’in rehberliğinde kutsal Anadolu topraklarında yerleşmek için çaba gösteriyorlardı. Magnesia Ad Maeandurum kenti Büyük Menderes Irmağının debisi yüksek, o deli akışına dayanamayarak iki ya da üç kez farklı yerlere taşınarak yeniden kurulmuş olan Magnesia, MÖ 400 yıllarında şimdiki yerinde yerleşimini tamamlamış (Söke – Ortaklar yolunun sonuna doğru Tekinler köyünde Beyaz kaşlı Artemis Tapınağı Mimar Hermogenes’in çizgilerindeki görkemle bizi karşılar); Efes ve Priene, dahası Miletos’la ilişkilerini, açılan yollarla sağlamlaştırmış bir büyük kenttir. Bütün bu nedenler yüzünden, o deli ırmağın taşkınlarla taşıdığı alüvyonlar nerdeyse beni boğacak kadar arabanın içine dolduğunda durmak zorunda kalmıştım. İnce toz dağılınca, Üç dehlizden birinden el arabalarıyla aynı cins kumu boşaltan sekiz – on kişiyle karşılaştım. Orhan Hoca’nın askılı kot pantolonu ve onun göğüs cebine tıkıştırdığı notları, çizimleri adımlarımı ona doğru hızlandırmama yol açmıştı. Onun da başında bu yörenin tozluğu sayılan o sarı poşu vardı. Hoca benimle karşılaştığına hiç de sevinmemişti. Sonradan, beni Milet’te kazıyı sürdüren yabancı bilim grubundan sandığını, o çok yetersiz ödenekle çalışmalarını sürdürmesine tanık olmalarından tedirgin olduğunu bana anlatmıştı.

Orhan Bingöl on beş gün önce Kuşadası’na uğrayarak bana yeni yayımlanan “Arkeolojik Mimaride Resim 2” kitabını getirmişti. Bu kitap 2015’te ilki yayımlanan kitabın ikinci cildiydi (Arkeolojik Mimaride Resim-MÖ. 500-MS.400 Nobel – Kültür Yayınları). Bu son kitapta, Orhan Bingöl, babası ressam ve resim öğretmeni Cemal Bingöl’ün gözlerini kullanır gibi, hem de Anadolu topraklarında yaşamı paylaşan insanların toplumsal ilişkilerini düşlerine olağanüstü serüven olarak yerleştirmiştir. “Arkeolojik Mimaride Taş” adlı kitabında taşın, mermerin, boyanın zamanın ruhuna kavuştuğunu izleriz.

Tempera, yağ, reçine, yumurta akı kazain boyaları karıştırılarak yüzeye uygulanması ise; Enkaustik yani yakarak yapılan resimdir. Boyaların balmumu ile karıştırılmalarından elde edilen kitlenin bir parçasının ucu kor halinde bir çubukla ya da spatulaya benzer bir aletle yüzeye uygulanmasıdır. “Al Secco” sıvanın kurumasından sonra o yüzeye yapılan çizimdir.  “Al Fresco” ise, boyaların suyla karıştırılarak henüz sürülmüş yaş sıva üstüne uygulanmasıdır. Görülüyor ki, ışığı ve düz bir yüzeyde derinliği yakalayıp izleyiciye sunmanın yöntemleri, Pompei’den İspanya’ya; İstanbul sarnıçlarından, mozaik ve dehlizlere kadar; Magnesia Ad Meandurum Agorasındaki toprak altında yüzyıllardır zamana karşı direnen Alizarin Crimson pigmentinin direnciyle geçmişin öyküsünü bugünün paylaşımına dönüştürmekteyiz.

Önümüzdeki hafta sonu Ankara Kitap Fuarında Orhan Bingöl kitaplarını imzalayacaktır. Bu habere çok sevindim.

Kasım 2023

Önerilen makaleler

[instagram-feed]